Son yıllarda iklim değişikliği ile birlikte yurt genelinde yaşanan kuraklık, su kaynaklarını tehdit etmeye devam ediyor. Bu durum, kar sularıyla beslenen göletlerde bariz bir şekilde kendini gösteriyor. Özellikle erken bahar döneminde eriyen kar sularının göletleri beslemesi beklenirken, bu yıl yaşanan kuraklığın göletteki su seviyesini düşürmesi, bölge halkı için alarm zillerinin çalmasına sebep oldu. 2023'ün başlarından itibaren hemen her bölgede etkisini hissettiren kuraklık, su kaynaklarının azalmasının yanı sıra tarım ve hayvancılık gibi sektörleri de olumsuz etkiliyor.
Kar sularının göletlere ulaşmasını kısıtlayan kuraklık, su seviyesinin yanı sıra ekosistem üzerinde de olumsuz etkiler yaratıyor. Göl kenarında hayatını sürdüren pek çok canlı, su seviyesinin düşmesi nedeniyle beslenme ve üreme alanlarında sıkıntı yaşamaya başladı. Su canlıları için yaşamsal öneme sahip olan bu gölet, bölgenin biyoçeşitliliğini de tehlikeye atıyor. Uzmanlar, bu durumun eğer devam ederse su bitkileri ve balıkların türlerini de tehdit edeceğini vurguluyor.
Göl çevresinde yaşayan halk, yaşanan kuraklığın doğrudan etkilerini hissetmeye başladı. Su kaynaklarının azalması, tarımsal faaliyetleri zorlaştırırken, içme suyu ihtiyacı da tehlike altına girdi. Tarım arazilerinin sulanması için suya ihtiyaç duyan çiftçiler, göletteki su seviyesinin düşmesiyle birlikte büyük bir belirsizlik içerisinde bulundular. Bu nedenle, yerel yönetimler ve tarımcılar, suyun doğru bir şekilde yönetimi konusunda önlemler almaya çalışıyor. Örneğin, su tasarrufu ile ilgili bilinçlendirme çalışmaları hız kazanırken, alternatif sulama yöntemleri önerilmeye başlandı.
Kısa vadede göletteki su seviyesini korumak için su havzalarının korunmasına yönelik çeşitli projeler yürütülmesi planlanıyor. Uzmanlar, uzun vadede ise iklim değişikliğiyle mücadele etmenin önemini vurgulayarak, doğal dengeyi korumak için daha fazla ağaçlandırma ve önleyici tedbirler alınması gerektiğini savunuyor.
Gölün su seviyesinin düşmesi, gelecekte benzer krizlerin yaşanmaması adına daha geniş ölçekli stratejilerin hayata geçirilmesine yönelik işaret niteliğinde. Sarı Şaman Gölü'nde yaşanan bu durum, aslında Türkiye geneli ve dünya genelindeki su krizinin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda, hem yerel toplulukların hem de hükümetin su kaynaklarına sahip çıkma konusunda daha fazla adım atması gerektiği açık bir şekilde ortada. Gözler, su krizinin çözümü için atılacak adımlarda ve halkın bilinçlendirilmesinde olacak.